top of page

Tags

MS Teşhisi Sonrası Psikolojik Destek ve Aile Yakınlarına Öneriler

  • Yazarın fotoğrafı: Cansu Varol
    Cansu Varol
  • 12 dakika önce
  • 5 dakikada okunur
MS Teşhisi Sonrası Psikolojik Destek ve Aile Yakınlarına Öneriler

Multipl Skleroz (MS) teşhisi almak birçok kişi için sarsıcı, hatta dönüştürücü bir yaşam olayı olabilir. Belirsizlikler, fiziksel değişimler ve gelecek kaygısı gibi zorluklarla başa çıkmaya çalışırken, ruhsal dayanıklılığı korumak bazen tek başına mümkün olmayabilir. Oysa bu süreçte duygusal desteğe alan açmak, kişinin yaşam kalitesini artırabilir ve hastalıkla daha bütüncül bir uyum sağlamasına yardımcı olabilir.


MS Teşhisi ve Psikolojik Etkileri

MS kronik, nörolojik bir hastalıktır ve her kişide farklı şekilde seyredebilir. Bu belirsizlik, kişide kontrol kaybı hissine neden olabilir. Özellikle teşhis süreci tamamlandığında yaşanan duygular çok katmanlı olabilir:

  • Şok, inkâr, öfke gibi yas tepkileri

  • Anksiyete ve panik ataklar

  • Depresif belirtiler, umutsuzluk duyguları

  • Geleceğe dair yoğun kaygı ve belirsizlik

  • Kendilik algısında değişim: “Artık ben kimim?”

Bu duyguların her biri anlaşılır, insani ve beklenen tepkilerdir. Ancak yoğunlaştığında bireyin yaşam işlevselliğini zorlayabilir. Bu noktada psikolojik destek, sadece semptomları hafifletmek değil, kişinin iç kaynaklarını harekete geçirmek için bir araç olabilir.


Psikolojik Destek Neden Önemli?

MS tanısı, yalnızca fiziksel değil, psikososyal ve duygusal alanlarda da bir yeniden yapılanma süreci başlatır. Bu süreçte psikolojik destek şu açılardan fayda sağlayabilir:


1. Duyguları Anlamlandırmak ve Düzenlemek

Teşhisin yarattığı duygusal fırtınayı kelimelere dökmek, kişinin yaşadıklarını daha anlamlı bir çerçevede kavramasına yardımcı olur. Bu süreçte inkâr, öfke ya da suçluluk gibi duygular güvenli bir ortamda işlenebilir.


2. Kayıpları ve Değişimleri Yas Tutmak

MS tanısıyla birlikte ortaya çıkan değişimler, genellikle birden fazla düzeyde kayıpları beraberinde getirir. Bu kayıplar yalnızca fiziksel kapasiteyle sınırlı değildir; bağımsızlık, işlevsellik, sosyal roller, hatta gelecek hayalleri gibi görünmez alanlarda da yaşanabilir. Bazı danışanlar "Artık ben o eski ben değilim" derken, aslında içsel bir yas sürecine işaret ederler.

Bu süreçte yas, yalnızca ölümle ilişkili bir kavram olarak düşünülmemelidir. Her değişim, her vedalaşma potansiyel bir yas alanı yaratır. MS’in getirdiği yavaşlamalar, yorgunluk, görme sorunları ya da hareket kısıtlılıkları, bireyin yaşamının akışını değiştirir ve bu değişim bir kayıp anlamı taşır.

Psikoterapi, bu kayıpların bastırılmadan, küçümsenmeden, “daha kötüsü de olabilirdi” söylemleriyle geçiştirilmeden ele alınabildiği bir alan sunar. Kimi zaman danışanlar ilk kez burada, korkularını veya özlemlerini kelimelere dökebilirler:

“Sabahları yürüyüşe çıkmayı çok severdim. Şimdi evden çıkmaya bile çekiniyorum.”“İşe dönmeye çalışıyorum ama zihinsel yorgunluk beni çok zorluyor.”

Bu duyguların görünür kılınması, onlarla baş etmenin ilk adımıdır. Terapi, aynı zamanda yeni yaşam koşullarına yas tutularak değil, yasın içinden geçilerek yeniden bağ kurma sürecidir.


3. Geleceğe Dair Kaygıları Ele Almak

MS’in belirsiz seyri, bireyin gelecekle kurduğu ilişkinin yönünü önemli ölçüde etkiler. Her nüks ihtimali, “acaba ne zaman tekrarlar?” sorusunu gündeme getirir. Kimi danışanlar, olumlu gelişmelere bile temkinli yaklaşır çünkü kötü bir habere yeniden maruz kalma ihtimali hep arka plandadır.


Bu durumda iki temel eğilim gözlenebilir:

  • Felaketleştirme: Geleceğe yalnızca en kötü senaryolar üzerinden bakma.

  • Kontrol: Her şeyi planlayarak hastalığı "yenmeye" çalışma.


Oysa hayatın kendisi kadar MS de belirsizdir. Psikoterapi, bu belirsizliği ortadan kaldırmak değil, onunla birlikte yaşamayı öğrenmek için güvenli bir alan sunar. Gelecek kaygısı ele alınırken sıkça karşılaşılan temalar şunlardır:

  • “Bakım verenim olmazsa ne yaparım?”

  • “Çocuğuma yetemeyeceğim diye korkuyorum.”

  • “İlişkimin beni taşıyamayacağını hissediyorum.”


Terapi süreci, danışanın bu sorularla baş başa kalmak yerine onları bir uzmanın eşliğinde, adım adım işlemesine yardımcı olur. Zihnin kontrol edemediği alanlarla sağlıklı sınırlar kurması ve bugüne, şimdiye daha fazla yer açması hedeflenir. Bu da kaygının işlevini kaybetmesini değil, anlamlı ve yönetilebilir bir düzeye çekilmesini sağlar.


4. Kimlik Dönüşümüne Alan Açmak

MS tanısı, kişinin “kim olduğunu” yeniden sorgulamasına yol açabilir. Daha önce aktif, üretken, bağımsız hisseden biri, tanıyla birlikte kendisini kırılgan, yetersiz veya başkalarına muhtaç gibi görmeye başlayabilir. Bu, yalnızca fiziksel değişimlerle değil, toplumsal beklentilerle de ilgilidir.

Çevreden gelen yorumlar da bu dönüşümü etkiler:

  • “Güçlü olman lazım.”

  • “Hastalık seni tanımlamasın.”

  • “Sen her şeyin üstesinden gelen birisin!”


Bu ifadeler iyi niyetli olsa da danışanı yalnızlaştırabilir. Çünkü kişi bazen güçlü hissetmeyebilir ve bu da çok insani bir durumdur. Psikoterapi, bu çelişkili duyguların ifadesine izin veren, kimliğin farklı parçalarının konuşulabildiği bir alan sunar.

Danışan, zamanla şunları fark etmeye başlar:

  • “Ben sadece MS tanısı almış biri değilim. Aynı zamanda arkadaşım, kardeşim, çalışanım, hayal kuran biriyim.”

  • “Kırılganlık da kimliğimin bir parçası olabilir ve bu beni zayıf yapmaz.”


Kimlik dönüşümüne alan açmak, “önceki ben”i tamamen silmek değil, eski ve yeni benliği uzlaştırmak, çatışma yerine kapsayıcılığı artırmak anlamına gelir. Bu süreçte danışan, hastalıkla savaşan biri olmaktan çok, hastalığıyla yaşamı birlikte taşıyan bir birey olarak kendini yeniden tanımlamaya başlar.



5. Aile ve İlişki Dinamiklerini Güçlendirmek

MS sadece bireyi değil, aile sistemini de etkileyebilir. Yakın çevrenin bu sürece tepkisi, destek ya da yetersizlik hissi yaratabilir. Psikolojik destek, ilişkilerin yeniden düzenlenmesine ve ihtiyaçların daha net ifade edilmesine katkı sağlar.



MS Hastası Yakınları Neler Yapabilir?

MS tanısı yalnızca bireyin değil, yakın çevresinin de duygusal dünyasını etkiler. Eş, ebeveyn ya da kardeş olarak bu sürece tanıklık etmek; çaresizlik, endişe ve bazen suçluluk duygularını beraberinde getirebilir. Ancak aile üyelerinin varlığı, bireyin ruhsal dayanıklılığını korumasında en önemli unsurlardan biridir. Bu destek, “nasıl iyi hissettirebilirim?” sorusundan çok, “nasıl yanında olabilirim?” anlayışıyla şekillendiğinde daha iyileştirici olur.


  1. Duyguları küçümsemeyin, dinleyin.“Takma kafana, iyi olacaksın.” gibi iyi niyetli cümleler bazen kişiyi yalnızlaştırabilir. Bunun yerine, “Böyle hissettiğini duyuyorum, buradayım.” gibi yargılamadan ve çözüm sunmadan dinlemek çoğu zaman en güçlü destektir.

  2. Gerçekçi destek sunun.Yardım etmek isterken, kişinin kendi sınırlarını ve özerkliğini korumak önemlidir. “İstersen seninle birlikte gidelim.” demek, “Senin yerini ben hallederim.” demekten çok daha kapsayıcıdır. Bu yaklaşım bireyin kontrol hissini korumasına yardımcı olur.

  3. Bilgi edinin, ancak hastalıkla kişiyi özdeşleştirmeyin.MS hakkında doğru bilgiye sahip olmak, hem yanlış inanışları azaltır hem de daha empatik bir yaklaşım geliştirmenizi sağlar. Ancak kişi, yalnızca tanısından ibaret değildir. Onu “MS hastası” olarak değil, kendi bütünlüğü içinde bir birey olarak görmek, ilişkide dengeyi korur.

  4. Kendinize de alan açın.Yakınınızın yaşadığı sürece tanıklık ederken siz de zorlanabilirsiniz. Bu nedenle, kendi duygularınızı bastırmadan ifade etmek, gerekirse siz de psikolojik destek almak önemlidir. Sağlam bir destek sistemi, önce kendi sınırlarını tanıyan kişilerle mümkündür.

  5. Birlikte anlam arayışını destekleyin.MS, hayatın anlamına dair soruları görünür kılabilir. Bu dönemi “neden ben?” sorusundan çok “şimdi nasıl ilerleyebilirim?” sorusuna dönüştürmek, aile içinde dayanıklılığı artırır. Küçük rutinleri sürdürmek, ortak keyif alanları yaratmak (birlikte film izlemek, yürüyüş yapmak, kitap okumak) hem psikolojik bağları güçlendirir hem de yaşamın sürekliliğini hatırlatır.


Aile desteği, tedavinin tamamlayıcı bir parçasıdır. Kimi zaman sadece bir bakış, sessizlik ya da omza dokunmak bile, “yanındayım” demenin en sade ama en derin hâlidir. Bu nedenle aile üyelerinin de kendi güç kaynaklarını fark etmesi, sürecin her iki tarafı için de iyileştirici olur.

MS tanısı, yaşamı yavaşlatabilir; ama bu yavaşlama aynı zamanda içe dönmek, değerleri yeniden sorgulamak ve yaşamla daha otantik bir ilişki kurmak için bir davet de olabilir. Terapi süreci, bu dönüşüm yolculuğuna eşlik eden bir pusula gibidir. Amaç, MS’in yaşamı tanımlamasını değil; kişinin MS ile birlikte yeni bir yaşam dili kurabilmesini desteklemektir.


Anasayfamı da ziyaret edebilirsiniz.


İletişim ve Randevu

Adres: İstanbul / Şişli  


E-posta: info@cansuvarol.com        Telefon: +90 530 403 05 90

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page